25 Aralık 2009 Cuma

AHMET MERCAN’IN 5 VAKTİ


Kalk oğlum, ümmet dua bekliyor!
Üzerimizde büyük emeği olan ağabeylerimizden Ahmet Mercan'a Adem Turan Beş Vaktini sordu.
21 Aralık 2009 Pazartesi 08:19

Ahmet Mercan 30 yıldır kültür hayatımızda emek veren, güzel eserler ortaya koyan değerli bir büyüğümüz. Adem Turan bu sefer beş vakit sorularını Ahmet Mercan'a sordu.

MODERN AKIŞA TESLİM OLMAMAK

1-Ahmet Mercan güne nasıl başlıyor?

Ahmet MercanGüne, her Müslüman gibi sabah namazı ile başlıyorum. Sabah herkese sesleniyorum Üç numara İbrahim ile özel ilgileniyorum. O da durumu fark etmiş, geçen gün şikâyet ediyor;

-Babam namaza öyle güzel kaldırıyor ki… ‘’Hadi oğlum namazımızı kılalım; Müslümanlara dua edelim. Kalk oğlum Ümmet dua bekliyor.’’ Ama okula kaldırırken öyle değil. Fırça atarak kaldırıyor. “Kalk Kazma, geç kaldın, hadi” diyor.

Sabah bir nöbet değişimi. Gecenin güne vakti teslim ettiği saatler. Büyük bir değişim gelir güneşle. Aydınlık uyanıklık ister, ışınlar sevinç getirir gibi gelirler. Sıcaktır güneşin/ günün yüzü. Anadolu’da güneşe gün derler.

2-Öğle aralığında Ahmet Mercan hangi kapıları aralıyor?

Öğle günün olgunluk vaktidir. Kuşluk vakti; gençlik, biraz geçe öğle. Genişliği, dinlemeyi, anlamayı imkânlı kılan, önemli bir zaman kesitidir öğle. Yemek ve namaz insanı bu saatlerde dışa açık, huzurlu bir ortama taşırlar. Genelde, telefon konuşmalarını, saat on dört sularında yapmaya çalışırım. Randevularımı o saatlerde veririm. İnsanın genelde, makul olduğu zamanlardır, öğle sonrası. Namaz hayatımızın perde arkası yönetmenidir. Özellikle büyük şehirlerde, insanı namazdan ayıracak pek çok etken mevcuttur.

Ahmet Mercan3-Ahmet Mercan ikindi vakti dünyanın neresindedir?

İkindi vakti, şehir hayatının en yoğun saatlerine denk gelir. İşler sanki o anı bekler. Hesapta olmayan gelişmeler ve şehrin temposunda günün en nazlı namazı ikindi, bir anda kaçıverecekmiş gibi durur. Şehrin kapılarının açıldığı, sokak ve caddelerin insanla dolduğu ikindi saatlerinde vakitli bir işim, verilmiş bir sözüm yoksa çalışmayı tercih ederim. Bu saatlerde ya öğrencilerime bir şeyler anlatıyorumdur, ya yazı yazıyor, veya inceliyorumdur.

4-Akşamları hangi minval üzeredir Ahmet Mercan?

İşte beni neden yolculuğa çıkardığını bilemediğim vakit. Akşamın yeri bende çok farklı. Dünya dışından bir haber gelmiş gibi, ayaklanırım. Tabiattaysam mutlaka yürürüm. Günün gidişi ve akşamın gece için giriştiği hazırlık, olağanüstü bir değişimdir. Günün ölümü, kendi ölümümden gelen küçük haber gibi kuşatır beni. Hele bir de deniz varsa… Güneşin son ışıklarının toplanışı, mızrak etkisinden az tesirli değildir. Akşamın hikâyesi çok farklıdır bende. Akşamı şehrin dışında, daha doyurucu yaşarım. Akşam araya girip çıkan yaramaz çocuk gibidir. Ancak insan ne söylediği ile ilgilenirse, ardına düşerse, ondan bir şeyler sızdırabilir. En nazlı zaman dilimi akşamın, pek çok sanatçıyı ne hale getirdiğini biliyoruz. Kimine bir ülke kapısıdır akşam. Kimi için bir gezegen. Her haliyle akşam çok kışkırtıcı.

Ahmet Mercan5-Ahmet Mercan geceyi/geceleri nasıl yaşıyor?

Şairin kendi zamanıdır gece. Günün elinden, kentin elinden kaçırılan vakittir gece. İnsanın kendi ile baş başa kalacağı saatler gecede saklıdır. Şehre, modern akışa teslim olmak istemeyenler için ayrı bir öneme sahiptir gece.

Gece bu açından, değerlendirilmesi gereken, geniş bir arazi gibi gelir bana. Programlı zamanlarımın dışında, gece; okuma, inceleme, araştırma ve yazma ameliyeleriyle geçer.

Gecenin sakinliği çalışmayı kolay kılan bir zemindir. Çayın inkâr edilemez desteğiyle elde edilen mücadelesiz zaman, beslenme saati gibidir. Saat yirmiden sıfır ikiye kadar uzayan zaman dilimi, hurufatla içi içe yoğrulduğum anları kapsar. Tabii burada mevsimlere de kapı aralamak gerek. Yaz mevsimine ait zaman daha esnek, gözlem yoğunluğu zengin bir dönemdir. Sohbet, her durumda, kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Rutini olmayan ve olan sohbetler de geceye ait lezzetlerdir.

Gece günü şekillendirmenin imkânıdır. Gece, sanki benim gerçek ülkem.

Bahse konu bu beş vakit genel seyirdir. Doğal olarak belirli zamanlarda, çeşitli toplantılar, sohbet, seminer tarzı davetler söz konusu olmaktadır. Her zaman diliminde öğrenen ve öğreten olma hassasiyetini kaçırmamak önemli. İstanbul’da Fatih’te oturup pencerede ağaçlarla yüzyüze gelebilmek büyük bir nimet. Metro ile, iki durak sonrası iş yerine varmanın önemini ancak, İstanbul’da yaşayanlar bilebilir. Bir de, günlük akışa teslim olmamak önemli. Emr-i Hak ne zaman gelir bilemeyiz, ancak planlı programlı yaşamazsak, değiştiren değil, değişen oluruz. Bu nedenle bir, iki, beş ve on yılı hesaba katan bir programla çalışırım.

http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=2511


Adem TURAN sordu

ademturan1960@gmail.com